15 Temmuz 2010 Perşembe

Sen Gidince Efendim - İskender Pala

Sevgili!


Sen gitmiştin.Koyup bir başımıza, bırakıp pak ellerimizi, gurbetlerine salmıştın bizi

Yetim kaldık, öksüz kaldık ve ellerimiz kirlendi yokluğunda

Sen gitmiştin

Ayrılıkların dilini hece hece ağlıyoruz şimdi

Akşamlar iniyor dağlara ve hasretimiz yankılanıyor yamaçlarda



Sevgili! Nasıl iltica edelim sana ;

huzuruna nasıl varalım, yalvaralım?!

Ve duyurabilsin mi sesini!?

Efendim, duyar misin sesimizi?



Sevgili! Sen aşk ikliminde sultan, sen güzellik şahikasında dolunay, sen vefa göğünde hilal

Biz bir bakışının dilencisi,

biz dolunay tutkunları,

biz bayramı gözleyen oruçlar

Güzellik ordusunun hakanı sen, gam ruzigârinda gedalar biz

Sen imrenme, biz ayıplanma

Sen özüsün varlığın ve biz varlık iddiasında küstah yoksullar

Sen sabah yıldızlarının ışığı, biz gaflet uykusunda kervancı

Dert ve keder denizinde çığlık çiğliğayiz biz,

kumrular ve bülbüller seni bestelemekte oysa

Çığlıklarımızı bestelere karıştırıver efendim,

düşkünlerine, savrulmuşlarına kulak ver

İtivermezsin elinin tersiyle bizi, degil mi efendim?



Sevgili! Sen gitmiştin

Yokluğunda kaybettik önce varlığımızı ve sonra yok eyledik aklımızı da

Hasretinle akan zamanlarda cevherimiz özden, madenimiz

ırmaklarımız mecralarında susuzluğa mahkum edildi

Sen gitmiştin

Çelik mermere çarptı, iradeye ateş düştü yokluğunda

Hasretinden akıllar yitirildi efendim,

gönüller gölgelere düştü

Kucak kucağa güneşlerimiz söndü,

dudak dudağa denizlerimiz kurudu

ve sen gitmiştin efendim

Sen gitmiştin

Seninle birlikte her şeylerimiz gitti

Şehitlerimiz kefenlerinden sıyrıldı senden sonra;

kanlarımız sahralar doldurdu

Kelimelerimiz anlamlarını yitirdi,

kutlu erlerimiz tutsak oldu nefis ordularına

Hiçbir şey kazanmadık ayrılığında, efendim,

hiç kâr elde edemedik

Aldandık, hep aldandık

Delilimizi yitirdik, delillerimizi yitirdik

Dillerimiz dilim dilim edildi efendim

Bize sevmeyi unutturdular ilkin;

sonra sevginin ne olduğunu

Kendi gönlüne ihanet edenlerimiz, gönlün kendisine ihanet ediyorlardı artık

Vurgunlar yedik pes pese efendim

Ve sen gitmiştin



Sevgili! Sen gitmiştin

Biricik sığınağımız, varlığımızın övüncü, yüz akımızdın Hayırları söyleyip gitmiştin,

biz ser işler olduk

Uzun uzun emellere kapıldık,

kapılanıp kaldık umutların kapısında

Yolunda yürümekten üzerimize düşen,

baş kaldırdık önce ve sonra yıkılışlar gördük hep efendim

Ellerimiz vardı açıldıkça dolan, uzandıkça verilen;

böğrümüzde kaldı ellerimiz

Hanım idik halayık olduk;

bay idik köle edildik

Sen gitmiştin

Yanmış igsilerle kara bahtımıza kara resimler çizdiler

Aşk dervişleri avare, pejmürde, hercâyî rüzgârlara kapıldılar,

dönüşlerinin ahengini kırdılar

Bölük bölük kadınlarımız,

grup grup erlerimiz,

demet demet çocuklarımız,

kimi güler, kimi ağlarken yitirdiler kendilerini

Ve sen gitmiştin efendim



Sevgili!

Hani bir aşk idin, bir güzellik idin sen, güzellikle askın kesiştiği prizmada

Güzelliğin cihanı gösteren bir ayna;

aşkın o aynanın cilası idi hani

Güzelliğin olmasa efendim,

aşkı hiç bilmeyecekti cihan;

aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı

Aşk pazarında mezat hep güzelliğine;

güzellik yurdunda yollar hep aşkına durmuştu efendim

Ve sen gitmiştin



Sevgili!

Derd ile ağlayandın; hem derde salandın!

Gönül yurdunda çaresizlerin çaresi, hastaların merhemiydin

Saadetle yasamış, saadet çağını yaşatmıştın

Suretleri ve canları iman ile sen şekillendirmiş,

"Lâ" ile "Illa"yi i'câz ile sen dillendirmiştin

Sen gidince, ey sevgililer sevgilisi, güvercinlerimiz tuzaklara esir düştü;

Hüdhüdlerimizin mil çekildi gözlerine

Artık düşmanlarımız dostlar arasında;

dostumuz düşman içinde

Divanelere döndük, yaya kaldık yolunda

Kendimizi unuttuk, seni bilmez olduk

Sana muhtacız!

Sana en fazla muhtacız

En fazla sana muhtacız

Uyandır bizi uykumuzdan



Gel ey sevgili! Bir gelişle gel, bir gülüşle gel

Doğ ufkumuza, sar dünyamızı, gir gönlümüze yeniden

Sana muhtacız



Sana en fazla muhtacız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder