Sevgili!
Sen gitmiştin.Koyup bir başımıza, bırakıp pak ellerimizi, gurbetlerine salmıştın bizi
Yetim kaldık, öksüz kaldık ve ellerimiz kirlendi yokluğunda
Sen gitmiştin
Ayrılıkların dilini hece hece ağlıyoruz şimdi
Akşamlar iniyor dağlara ve hasretimiz yankılanıyor yamaçlarda
Sevgili! Nasıl iltica edelim sana ;
huzuruna nasıl varalım, yalvaralım?!
Ve duyurabilsin mi sesini!?
Efendim, duyar misin sesimizi?
Sevgili! Sen aşk ikliminde sultan, sen güzellik şahikasında dolunay, sen vefa göğünde hilal
Biz bir bakışının dilencisi,
biz dolunay tutkunları,
biz bayramı gözleyen oruçlar
Güzellik ordusunun hakanı sen, gam ruzigârinda gedalar biz
Sen imrenme, biz ayıplanma
Sen özüsün varlığın ve biz varlık iddiasında küstah yoksullar
Sen sabah yıldızlarının ışığı, biz gaflet uykusunda kervancı
Dert ve keder denizinde çığlık çiğliğayiz biz,
kumrular ve bülbüller seni bestelemekte oysa
Çığlıklarımızı bestelere karıştırıver efendim,
düşkünlerine, savrulmuşlarına kulak ver
İtivermezsin elinin tersiyle bizi, degil mi efendim?
Sevgili! Sen gitmiştin
Yokluğunda kaybettik önce varlığımızı ve sonra yok eyledik aklımızı da
Hasretinle akan zamanlarda cevherimiz özden, madenimiz
ırmaklarımız mecralarında susuzluğa mahkum edildi
Sen gitmiştin
Çelik mermere çarptı, iradeye ateş düştü yokluğunda
Hasretinden akıllar yitirildi efendim,
gönüller gölgelere düştü
Kucak kucağa güneşlerimiz söndü,
dudak dudağa denizlerimiz kurudu
ve sen gitmiştin efendim
Sen gitmiştin
Seninle birlikte her şeylerimiz gitti
Şehitlerimiz kefenlerinden sıyrıldı senden sonra;
kanlarımız sahralar doldurdu
Kelimelerimiz anlamlarını yitirdi,
kutlu erlerimiz tutsak oldu nefis ordularına
Hiçbir şey kazanmadık ayrılığında, efendim,
hiç kâr elde edemedik
Aldandık, hep aldandık
Delilimizi yitirdik, delillerimizi yitirdik
Dillerimiz dilim dilim edildi efendim
Bize sevmeyi unutturdular ilkin;
sonra sevginin ne olduğunu
Kendi gönlüne ihanet edenlerimiz, gönlün kendisine ihanet ediyorlardı artık
Vurgunlar yedik pes pese efendim
Ve sen gitmiştin
Sevgili! Sen gitmiştin
Biricik sığınağımız, varlığımızın övüncü, yüz akımızdın Hayırları söyleyip gitmiştin,
biz ser işler olduk
Uzun uzun emellere kapıldık,
kapılanıp kaldık umutların kapısında
Yolunda yürümekten üzerimize düşen,
baş kaldırdık önce ve sonra yıkılışlar gördük hep efendim
Ellerimiz vardı açıldıkça dolan, uzandıkça verilen;
böğrümüzde kaldı ellerimiz
Hanım idik halayık olduk;
bay idik köle edildik
Sen gitmiştin
Yanmış igsilerle kara bahtımıza kara resimler çizdiler
Aşk dervişleri avare, pejmürde, hercâyî rüzgârlara kapıldılar,
dönüşlerinin ahengini kırdılar
Bölük bölük kadınlarımız,
grup grup erlerimiz,
demet demet çocuklarımız,
kimi güler, kimi ağlarken yitirdiler kendilerini
Ve sen gitmiştin efendim
Sevgili!
Hani bir aşk idin, bir güzellik idin sen, güzellikle askın kesiştiği prizmada
Güzelliğin cihanı gösteren bir ayna;
aşkın o aynanın cilası idi hani
Güzelliğin olmasa efendim,
aşkı hiç bilmeyecekti cihan;
aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı
Aşk pazarında mezat hep güzelliğine;
güzellik yurdunda yollar hep aşkına durmuştu efendim
Ve sen gitmiştin
Sevgili!
Derd ile ağlayandın; hem derde salandın!
Gönül yurdunda çaresizlerin çaresi, hastaların merhemiydin
Saadetle yasamış, saadet çağını yaşatmıştın
Suretleri ve canları iman ile sen şekillendirmiş,
"Lâ" ile "Illa"yi i'câz ile sen dillendirmiştin
Sen gidince, ey sevgililer sevgilisi, güvercinlerimiz tuzaklara esir düştü;
Hüdhüdlerimizin mil çekildi gözlerine
Artık düşmanlarımız dostlar arasında;
dostumuz düşman içinde
Divanelere döndük, yaya kaldık yolunda
Kendimizi unuttuk, seni bilmez olduk
Sana muhtacız!
Sana en fazla muhtacız
En fazla sana muhtacız
Uyandır bizi uykumuzdan
Gel ey sevgili! Bir gelişle gel, bir gülüşle gel
Doğ ufkumuza, sar dünyamızı, gir gönlümüze yeniden
Sana muhtacız
Sana en fazla muhtacız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder